Ma Sekerdo Kardaş N'etmişiz Kardaş Dersim 38 Tanık
Yazar: İlhami Algör
Yayınevi: İletişim Yayınları
Sayfa sayısı: 199
Kapak türü: Karton
Kağıt türü: 3. Hamur
Dil: Türkçe
Baskı: 2018
Barkod: 9789750524301
“Geride kalanları, kadın ve çocukları yük vagonlarına tıkıp batıya sürdüler. Nereye gittikleri, dönüp dönemeyecekleri belirsizdi. Erzincan’da Karasu kenarında, Ilıç’ta Fırat kenarında beklediler. Belirsizlik içinde korku dolu günlerdi. Neticede Divriği’de iskân masaları kuruldu. İskân memurları her bir aileden artakalanları, Balıkesir, Çanakkale, Eskişehir vb. illerde bir köye verdiler. Penceresiz kara vagonlara tıkılıp gönderildiler. Vardıkları yerde ilk günler yadırgayan bakışlar ile geçti. Sonra yıllar geçti. 1947’de bir af çıktı, ‘dönebilirsiniz’ dediler. Döndüler. Yine aç kaldılar. Kolay olmadı. Yeni doğan çocuklar bu hikâyenin içine doğdular.”
Dersim ’38 hakkındaki büyük suskunluk birkaç yıldır çözüldü, bu konuda epeyce yayın yapıldı. Ma Sekerdo Kardaş’ın özelliği, bu travmaya yakın gözlüğüyle bakmasıdır. Surbahan köyünün, çoğu toplu olarak Zıni Gediği’ne gömülmüş kurbanlarından artakalanların hikâyesi. Evvelleri ve ahirleriyle.
İlhami Algör, “kalanların” hafızasıyla konuşuyor. 18. yüz yıldan bugüne, hayatın, ailelerin, Rus işgalinin, Ermeni komşuların, kırımın, sürgünün, dönüşün, hatırlananın ve hatırlanmak istenmeyenin hikâyesi.
Hafızanın gediğine gömülenleri, arkeolog şefkatiyle, usulca kazan bir kitap.
Dersim, özellikle Tanzimat döneminden başlayarak, merkezi yönetimin güçlendirilmesini amaçlayan düzenlemeler karşısında hep sorunlu bir bölge olmuş, 1930’lardaki ayaklanmalara, 1935’teki “Tunceli Kanunu”na ve 1937 karışıklıklarına böyle gelinmişti.
Ma Sekerdo Kardaş? Surbahan’dan sürülen birkaç ailenin hafızasından hareketle 1938-48 aralığına bakıyor. “Dersim’de 1938’de ne oldu, neden oldu, nasıl oldu?” sorularına değil, “Sonra ne oldu?” sorusuna cevap arıyor. Tam da “Dersim 38”in yeniden konuşulmaya başlandığı bu günlerde, 1938’in çalkantılarından Erzincan’da bir köyün payına düşenle ilgileniyor. Kurbanları birer sayı olarak görmekten vazgeçip onların gözlerinin içine bakalım, geçmişimizle yüzleşelim istiyor.